Duygu Yüklü Apartman Basamağı

Yorum · 35081 Görüntülenme · Okuma Süresi: 7 dakika

Baştan başlamaya inanıyorum. Ve gerektiği kadar baştan başlayacağım.

Bir kış günü yine oturmuştum apartmanın önündeki basamağa. Etrafa bakınıyordum. Karşı apartman komşum Elif’i gördüm. Bir yerden geliyordu. Elif’in küçüklüğünü bilirim ben. Arada bu basamakta buluşur otururuz. Termosa çay ya da kahve hazırlar getiririm, dertleşiriz, güleriz. Bir iki saatliğine kendimizi daraltıcı akşamlardan sıyırırız. Abla der bana. Şimdi de yine yanıma çağıracaktım ama beni fark etmedi bile, önümden geçip gitti. Bir terslik vardı. Normalde selam vermeden geçmezdi. Başını yere eğmiş dalgın dalgın yavaş adımlarla yürüyordu. Bugün bir yere gidecekti. Biliyordum. Acaba orda mı bir şey olmuştu? Tam apartmana giriyordu, seslendim. “Elif!” Durdu. Eliyle gözlerini sildi, burnunu çekip yavaşça kafasını kaldırdı. Gözleri kızarık ve dolu doluydu. Dokunsam ağlayacak gibiydi. Onu ilk defa böyle görüyordum. Yüzünden gülücükler eksik olmayan o minik kızın şimdi gülücükleri kaybolmuştu. “Noldu?” dedim. Hafif tebesüm edip omuzlarını silkti. Ellerinden tuttup yavaşça oturttum. Kötü geçmişti. Her şeye hazırlıklıydı halbuki her cevaba, tepkiye. Derin bir nefes alıp gökyüzüne baktı önce. Sonra başını eğip dolan gözlerini saklamaya çalıştı benden. Ellerini avuşturmuş sıkıyordu kendini. Yavaşça elini omzuna atmıştım “ Abla... bitti. ” diyip hıçkırıklara boğulmuştu. Konuşmaya mecali yoktu. Sıkışıp kalmıştı. Gözleri ıslak ıslak bana baktı bir anda. ”Gitti hem de arkasına bile bakmadan gitti, baktı sanki bir yabancıymışım gibi baktı. Hani hep yanımda olacaktı?” derin bir sessizlik olmuştu. Sarıldım... sıkı sıkı. İçinde bir fırtına varmışçasına ağlıyordu. O fırtınanın dinmesi imkansızdı şu an. Sonra gözyaşlarını sildi. Ve ellerine baktı. “ Ben çok yoruldum, içimde her gün büyüyen bu kadar şeyle uğraşmaktan ben çok yoruldum. Kolumu kaldırmaya mecalim kalmadı, hissizleşiyorum sanki, tüm bedenim, tüm duygularım uyuşmuş gibi. Gözyaşlarım istemsiz akıyor.” dedi. Kalbine ağırdı taşıdığı yükler, bu kadar zamandır devrilmemesi mucizeydi. Şimdi bir yıkımın içindeydi ama elbet toparlayacaktı. Kalbini tutmuş devam etmişti sözlerine “ Biliyor musun abla, tam kalbim... Tam burası çok acıyor. Bu nasıl geçecek? Benim yüzümden oldu, elimizde olsaydı da engel olabilseydim keşke tüm bu duygulara.” Gözlerim dolmuştu. En zoru da buydu, o acıyla baş etmeyi öğrenmek. Hakketmediği bir şey yüzünden acı çekiyor olmak. Yaptığın yanlış değildi desem, kendine yüklenme, sakın suçlama desem ikna olur muydu? Hayır. Çünkü cevabı bir gidişti. Hakketmediği bakışlardı, sözlerdi. Geriye tek seçenek kendini suçlamaktı. Aylarca bununla baş edecekti. Zorda olsa kendikendine ayağa kalkmayı öğrenecekti. O gün uzun uzun konuştuk, ağladık, zorlansakta gülmekten vazgeçmedik. Gecenin ileriki saatlerinde battaniye getirdim yukarıdan, bir de çay yaptım. Sakinleşene kadar yanımdan ayrılmadı. Sabaha kadar ağladı. “ Ağla canım... Acını da çek. Bazen insanın bunları da yaşamaktan kaçmaması gerekiyor. Evet böyle olmayabilirdi ama oldu. Olan şeyler elinde değildi. Sen en doğrusunu yaptın. Zor olan en yakınım dediğin olması, biliyorum ama insan aylar hatta belki yıllar da geçse elbet alışıyor bu acıya. Belki gecelerin ağlayarak geçecek hatta yerinden kalkamayacağın günler de olacak, özleyeceksin ama bir gün geçicek güven bana. Ve bu acıyı yaşamaktan kaçma, içine atma. Canın acıyorsa ağla, konuşmak istersen gel istediğin kadar konuşalım, iyi olacaksın...” dedim. Gülümsemiş sarılmıştı bana. Gözleri yine dolmuştu. “Biliyorum...” diyebilmişti sadece. O gün, güneş doğana kadar öyle oturmuştuk orda. Öyle geçti, bitti derken günler, aylar geçiyordu. Elif’i camdan izliyordum. Çok çıkmıyordu dışarı. Bazen ağlayarak geliyordu bazen sessiz, sakin geçip gidiyordu. Her geçen gün kilo vermeye başlamıştı. Uykusuz da gözüküyordu. Onu böyle görmek korkutuyordu beni. Dağılmıştı iyice. Fırsat buldukça konuşuyorduk. Bu ara her şey onu buluyordu sanki. Bir darbe bitmeden bir yenisi ekleniyordu. Kimseye güvenememesine yol açmıştı bu yaşadıkları. Yakınına insan alamaz olmuştu. Ordan oraya savuruyordu kendini. Kocaman şehirde kaybolmuş gibi hissettiğini söyledi bir gün. Görüyordum. Her geçen gün karanlığın içinden çıkmak için çırpınıyordu.

     Sonra taşındılar. Hayatı değişiyordu. Korkuyordu. Ama iyileşmeye ve değişime alışmaya çalışıyordu. Araya yaz girdi uzun süre konuşamadık, görüşemedik. Aylardan Eylül, hiç unutmuyorum. Elif aradı beni, tatilden döndüğünü, görüşmek istediğini söyledi. Sesi çok iyi geliyordu. Çokta özlemiştim. Hemen bir program yaptık. Görüştük. Sahile gittik. Karşımda bambaşka bir Elif duruyordu. Evet değişmişti, büyümüştü ve çok şey öğrenmişti hayattan. Giyiminden ruh haline kadar değişmişti. Mutlu gözüküyordu.

      “Nasılsın?” diye sordum. “İyiyim abla, iyiyim. Bir süre çok zorlandım. Çok kilo verdim. Geceleri uyuyamaz oldum. Kendimi tamamen bırakmıştım. Paniklemiştim. Sonra kendime baktım aynada o içimdeki küçüğü bu kadar üzmeye hakkım yok dedim. Kendimi bırakmamalıydım. Araya yaz girdi tabi ben uzaklaştım buralardan, giderken aklımı da bıraktım sanki burada. Arındım, düşündüm, hayal ettim, eğlendim, sevdiklerimi affettim, sarıldım sarılmak istediklerime ve öyle geldim buraya. Benim bir sürü hedefim var hayatımda abla. Böyle bir şeyin hayatımı etkilemesine izin vermemeliyim. Onunla konuşuyor olsaydım bunları, o da bana bunu söylerdi. Ben bir gün çok iyi noktalara geleceğim eminim. Bunun için çok çalışıyorum ve çalışmayı, hayal kurmayı hiç bırakmayacağım. Gençliğimi de yaşayacağım. Kim ne demiş, ne yapmış demeden kalbim ne istiyorsa onu dinleyeceğim. Dans edeceğim gerektiğinde, hiçbir şeyi takmadan kafama. Seviyorsam seviyorum diyeceğim.  Affetmek istiyorsam affedeceğim. Kızıyorsam, kırılıyorsam susmayacağım. Ben kendimi biliyorum. Kötü biri değilim. Hatalar yapıyorum bazen her insan gibi ama yapmaya devam edeceğim. Hata yapa yapa öğreneceğim belki de. Tek yapmayacağım şey artık hiç kimse en yakınım olmayacak. Hiç kimseye güvenemeyeceğim. Duvarlar ördüm kalbimin etrafına herkes, elini kolunu sallaya sallaya girip kıramayacak o kalbimi. O içimde ki küçük çocuğu kimse kıramayacak artık. Ben dahil. Ama güzel kalplerin kalbime girmesine hep izin vereceğim. Yani böyle, ben bu sene çok şey öğrendim.” Ah canım benim. Acı insanı büyütür diye boşuna dememişler. İyiydi, güçlü gözüküyordu. Gülümsüyordu yine eskisi gibi. Çekine çekine bir soru sordum. “ Gördün mü hiç?” “Gördüm... Onunla ilgili söyleyebileceklerim, ben gibi içimdeki duygularda değişti. Öğrendiklerim bunları da değiştirdi zorda olsa başardım. Tek başaramadığım şey çok özlüyor olmak. Buna engel olamıyor insan o kadar güzel anı varken. Dediğin doğruymuş buna bir çare yokmuş. Hep özleyeceğim sanırım.”              

Özledi de. Ama biliyor musunuz, değişsede, büyüsede hep iyi kaldı. Temiz kalbinden ödün vermedi. Kimseyi üzmemeye, kırmamaya dikkat etti. 7 yılın sonunda, şimdi başardı. Hedeflerine ulaşmak için çok çırpındı, hiç vazgeçmedi ve başardı. Onunla gurur duyuyorum.

Şimdi alt katıma taşındı. Hayalindeki gibi iyi bir senarist olmayı başarmış, her gün yazı yazmaktan, evinden çıkmaya fırsat bulamıyor. Artık bir akşamlarımız var, bir de apartman önündeki basamağımız. Özlemlerimizi bir o duyuyor. Bir o görüyor ağlayarak yıldızları izlediğimizi. Bir de kaybettiğimiz yıldızlarımızı...

Başarmak istediğimiz hayaller bizi her zaman ayakta tutar unutmayın. Güzel şeyler hep güzel hatırlanır, bazıları ise özlenir ve rafa kaldırılır ama sana gidişiyle çok şey öğretir...

Yorum
Nisan Asel Karakaş 3 yıl önce

🖤✨