Her insana bağışlanan saf,katıksız güzelliktir
çocukluk
Tamamen masum
hesapların olmadığı
Ruhların kirlenmediği
İçimizdeki Habil'in Kabile dönüşmediği
Beyazımızın siyaha formasyon olmadığı
dönemdi çocukluğumuz...
Ne fevkalade değil miydi?
Mutluluklarımızın basit
Ama bir o kadar da bizim için değerli olması
Mesela yeni bir mahalle arkadaşı edinmek
Veya dedelerimizle güneşli bir pazar yürüyüşü yapmak
Sonra bize annemizin yasakladığı çikolataları
Fazlaca yememek şartıyla ısmarlayışı
Yüzlerimizdeki muzip gülümseyiş...
O kocaman gülücüğün
Hiç kaybolmayacakmış gibi boy göstermesi
Zavallı gülücük bilmez
Sahibi olan insan büyüdükçe
Onu terkedeceğini...
Yine de gülerdik
Yarını düşünmeyerek
Geleceğin ne olacağını umursamayarak
Hayat ne garip bir denklemdir
Bize küçükken büyümemizi arzularken
Büyüdüğümüzde de
Çocukluğumuza koşarak dönmemizi söyletiyor...
Çok özledim
Dünyayı çocuk gözüyle keşfetmeyi
Yemeklerini tatmayı
Tadarken üstümü umursamazca kirletmeyi
Sabahları okul servisini beklemeyi
Çizgi filmlerin gökkuşağında yürümeyi
Lakin şimdi büyüdük
Cenetten kovulduk
Kanatlarımız çürüyüp bedenlerimizden döküldü
Birey olmanın cehenneminde sıkışıp kaldık
Üstümüzde bitmeyen sorumluluklar
Toplum baskısı ve sistemin "görevleriyle"
Asla ömrümüzün yetmeyeceği ödüller uğruna
yaşıyoruz işte
yetişkin olarak.