FEMINISTLER: ONLAR NE DÜŞÜNÜYORDU?

Yorum · 582 Görüntülenme · Okuma Süresi: 2 dakika

: “Hamile olduğumu bilmediğim halde feminizmin embriyonik tekmeleyişini hissettim.” - Jane Wagner

Yıllar geçtikçe kadınlar bilinçleniyor ve hak talep ediyorlar. Örneğin; İran’da ki kadın hareketi yakın zamanda en güzel örneklerden. Bu hak talebinde fark ediyorum ki sayımız az değil!

Catharine Stimpson feminizmin ve kadınların bilincinin yükselişini ise şu şekilde açıklıyor: “Kadın olarak ayrımcılığa uğradığınızda, kadın olduğunuz için ülkedeki bir okula alınmadığınızda ya da o okula gittiğiniz için vurulduğunuzda işte o zaman bir kadın olmak kimliğinizin bir parçası haline geliyor. Sizi öldürecek şey ne olacak?”

Bu mücadele yıllardır sürüyor. Peki, ne olacak? Nasıl başladı bu mücadele ve nasıl devam edecek, bir son bulacak mı? Eminim, siz de benim gibi bu soruların cevaplarını merak ediyorsunuz.

Aslında çoğu zaman mücadele edilen şey, hayatımızda bize biçilen değer!

Feminist kadınlar, kendi içlerinde farklı görüşlere sahip olsalar da bazı temel görüşleri var: Sosyal ya da kamusal alanda dışlandıkları ve bedenleri hakkındaki kararın yalnızca kendileri tarafından verilebileceği. Cinsiyetiniz sebebiyle size ikinci sınıf bir muamele görüyorsunuz ve bu konuda yalnız olmadığınızın farkındasınız. “Feministler: Onlar Ne Düşünüyordu?” belgeselini izlediğimde bunu daha iyi anladım. Anlatılan deneyimler, yalnız olmadığımızı ve aslında bireysel sandığımız sorunların ne kadar da kitlesel olduğunu anlatıyor.

Bu belgeselde hayatın her alanında yer almış kadınların deneyimlerini, kendilerini var etmelerini ve hayatlarını bir şekilde kendi istedikleri yönde nasıl inşa ettiklerini izliyoruz.

Jane Wagner’ın şu sözü belki de bu durumu özetliyor: “Hamile olduğumu bilmediğim halde feminizmin embriyonik tekmeleyişini hissettim.” 

Kadın söz konusu olduğunda zihinlerde insandan önce bir beden beliriyor. Sürekli bedenimiz üzerinden yönetilip yargılanırken nasıl özgürleşeceğiz?

Bana göre bu sorunun cevabı kadın olmak da değil. Kendimize ve olaylara “eril – erkek bakış açısıyla” bakmayıp eril dilden toplum olarak uzaklaştığımızda mümkün.

Bu yüzden her birey bu alanda verilen mücadelenin kutsallığını anlamak için belgeseli izlemeli!

 

 

 

Yorum