Mitsel ve yoğun bir kahramanlık yolculuğunu anlatan bu film, modern edebiyatın en büyük eserlerinden, Frank Herbert’ın ilkini 1965 yılında yayınladığı roman serisi Dune’un sinema perdesindeki karşılığını pandemi döneminde buldu. Pandemi sürecinde vizyona giren film izlenmeye devam ediyor.
Dune; izleyenleri “sıkıcı bulanlar” ve “büyük emek verilmiş, güzel film” diyenler olarak ikiye ayırdı. Dikkat çeken yorumlardan bir tanesi de Avatar ile kıyaslanması oldu. Senarist ve yönetmenin yaratıcılıkları zorladığı belli ancak yapım ve konu bakımından Avatar ile kıyaslanması ise yersiz. İzleyen herkes her iki yapımın da farklı kulvarlarda olduğunu rahatça anlayabilir. Eğer bir kıyas yapılacaksa Avatar görüntü ve yapım bakımından çok daha emek verilen kaliteli bir formatta.
İzleyen olarak benim yorumum ise; film her dönem izlenmeye müsait. Film izlemeyi, bilim-kurgu yapımları sevenler mutlaka izlemeli. “Kesin beğenirsiniz!” diyebileceğim bir film olmasa da izlenmeye değer ve güzel yanlarının olduğuna inandığım bir yapım. Akışı ve müzikler uyumlu akmasının yanı sıra filmi özelleştiren diğer unsurun oyuncuları olduğunu düşünüyorum.
Oyuncu Timothée Chalamet ve Zendaya’nın güzellikleri hep gündemde… Birçok festival ve davette iki oyuncuyu yan yana görmek isteyen kitleler filmi bu yüzden bile izlemiş olabilir. Benim bakış açım ise film, oyuncuların güzelliklerinin önüne geçiyor. Aksiyon, aşk ve geçmişin konuştuğu film de verilen mesajlar ise çok kıymetli.
Film ve kitaplara dair abartılı yorumları dikkate almıyorum. Bu tarz yorumlar sizlerin de beğenisini etkilemesin.