Günler ilerlemiyor bazılarımız için, saatler geçmiyor. Zaman durdu, yaşam yavaşladı, nefes almak zorlaştı. Umut umutsuzluğun içinde eridi. Yapraklar yapraklarını döktü, çiçekler açamadı henüz. Mevsimler birbirine girdi. Gökyüzündeki kara bulutlar gidemedi. Tarih 6 şubat gününde, saat 4:17’de duraksadı.
Gözlerimizi her karanlık bürüdüğünde gözümüzün önünden gitmiyor bazı anlar. Sevdiklerimizin ölü bedenlerini tüm kuvvetimizle çıkardığımız, enkazların arasında gözlerini yuman canlarımız ve hatta en sevdiklerimizin bile yüzünü tanıyamaz olduğumuz anlar çıkmıyor akıllarımızdan. Yardım çığlıkları, ağıtlar ve acı dolu çığlıklar, kulağımızın en derininde yer edindi ve susturamıyoruz. Kalbimiz ateşlerin içinde yandı o gece. Söndürelemeyen ateşler içinde kül olup eriyip gitti acımızın arasında.
Hayat bir şekilde devam etti ama bize ağır geldi. Yük oldu yaşamak. Sinirlerimiz darmadağın, tahamülümüz yoktan da az. Donuk kalplere döndük. Yalnızlaştık. Uzaklaştık herkesten, her şeyden, hayattan. Anlamsızlaştı birçok şey. Umut mesela ya da en basitinden sevgi. Basitleşti gözümüzde.
Tek bir şey aradık hayata tutunmak için; anlaşılmak, sarılmak ve birinin yanında sabahlara kadar sadece ağlayabilmek.
Her şeyin saniyeler içinde yok olup bitebileceğine şahitlik eden bizler, kıymet bilmemenin bu kadar kolay olduğu bir dünyada yaşıyor olmanın farkındalığının içinde boğulduk her geçen gün. Aynı acıyı yaşayan bizlerle karşılaştığımızda ise evimize gelmiş gibi hissettik belki de. Birbirimizi anlayabildiğimiz için… En yakınımızda sandığımız bazılarının ise karşımızda anlamsız ve değersiz bakışlarla bir duvar olması acıttı canımızı. Zor değildi anlamak bir acıyı. Kelimelerimizin hiç duyulmadığı bir yerde bir duvara çarpıp geri bizlere gelmesini değilde tüm öfkemiz ve en derinimizdeki yaranın canımızı yaktığını gördükleri noktada aniden sarılıp, “ben yanındayım” demeleri yeterdi belki.
Sanırım yaşadığımız kayıplar bize fazla beklenti içerisine sokmuş şimdi fark ediyorum. Kelimelerim bir şeylerin bu kadar önemi kalmadığını hatırlatıyor bana tekrardan.
Tüm bu sözlerime karşılık bir özet geçmem gerekirse eğer, 6 Şubat gecesi birçok insan gibi ben de bir sürü sevdiğimi kaybettim. Canım dediğim, çocukluğum dediğim insanları elimden aldı bir doğal afet. Büyüdüğüm, bir sürü hatıramın saklı olduğu ve Atam’ın bize emaneti olmuş olan canım memleketim ve onun gibi 9 ilimiz daha bir ölü şehir oldu bir anda. Renkli olan her alan siyah beyaza gömüldü. Evler toz dumana karıştı. Medeniyet bir süreliğine tekrardan doğmak üzere yaşamına ara verdi. Hayatlarımız birer enkaza döndü.
O gece dünyam başıma yıkıldı. Kalbimin acısını ise tarif etmem mümkün değil. Keşke bir gücümüz olsaydı da hepsini hayatta tutabilseydik. Bir başka acım ise kuzenim ve ailesinin hala bulunamamış olmaları oldu… Hayat bizi artık umut denen kelimeyle sınıyor her geçen gün. O süreçte birilerini kurtarmak için verdiğimiz iki aylık mücadelemiz ise hepimizi hem ruhen hem fiziken fazlasıyla yordu. Kuvvettim kalmadı benim. Yenik düştüm bazı acılara. Kabullenmek istemiyor kalbim hiçbir yaşanılanı. Geçti diyemiyorum geçecek mi bilmiyorum. Ama unutulmayacak!
Şimdi zorda olsa hayata devam etmeye çalışıyoruz ama iyi değiliz, iyiymişiz gibi yapmaya çalışıyoruz becerebiliyor muyuz ondan da şüpheliyim. O kadar buruk ki içimiz ne hevesimiz kaldı bir şeylere, ne de eski neşemiz. Bir bayram geçirdik, o bile hiç bu kadar anlamsız gelmemişti. Yutkunamadım üç gün boyunca. Kimseyi arayıp bayramlaşamadım. İstemedim. Şimdiler de dışarı çıkmak bile hiç istemiyor canım ya da sadece dışarda açık havada olmak istiyorum ama ortası yok. Kendime bir konfor alanı yarattım ordan çıkamıyorum. Çıkmak zor geliyor. Tembelleştim, her şeyi erteleyen, belki son anda bazı planlardan bile vazgeçen birine dönüştüm. Bazen bir topluluğun içerisinde duramaz koşarak konfor alanıma gitmek isterken bazense ihtiyacım olan şey insanların içinde olmak oldu.
Bir sürü sevdiğim ve tanıdığımı sandığım insanı bu süreçte tanıyamadığımı gördüm. Hayatın elimizden zorla alıp götürdüğü canlarımız yetmezmiş gibi bir de yakın sandıklarımız çekip gitti ve giden gider kalmak isteyen zaten kalır demek dışında elimizden bir şey gelmez oldu. Artık ne kelimelerimi tüketip bir çabaya giriyorum ne de kaybetmekten korkmuyorum. Çünkü zaten acıların en büyüğünü yaşadık toplum olarak. Kimsenin her şeyi anlamasını beklememeliymişim demek ki. Anlamak zorunda değiller, değilsiniz. Ama ben artık yoluma, anlayan ve anlamak isteyenlerle devam etmek istiyorum. Çünkü öyle bir süreçki bu, bazen gülücük saçarken etrafımıza, tutarken içimizde bir şeyleri, bir bardağın düşüp kırılmasıyla bile o an duygusal patlamalar yaşayabilir olduk biz… Biz derken bu süreci en derinden yaşamış ortak biz birkaç insan. Zaten anlamsız bir anda, duygusal bir patlama yaşanıyorsa yakınınızda, bilin ki artık, o bizim içimizden biridir. Benden bir tavsiye o an sadece gelin ve sadece sarılın bize. Ve izin verin ağlayalım susturmayın, konuyu değiştirmeyin. Çünkü o kadar yaşayamıyoruz ki bu duyguyu… İçimize atmaktan geldik bu hale. Yutmaya çalışmaktan örttük kalbimizi ve bizim biraz müsaadenizle ağlamaya ihtiyacımız var. Onları çok özlüyoruz ve ilk defa bu kadar çok insanı özlerken nereye bakmamız ya da özlediğimizde nereye gidip çiçek bırakabileceğimizi bilmiyoruz hiç birimiz.
Duygu yüklü bir iç döküş olduğunu fatkındayım, özür dilerim. Ama o günden beri elime bir kez olsun kalem almaya, o günle ilgili bir şeyler yazabilmeye cesaretim yoktu. Yapamıyordum. Alıp geri bırakıyordum hemen. Şimdi bırakmamışken dökülmek istedim buraya. En güvenli alanım olan bloğuma…
Bu süreçte her zaman yanımızda olan, bir şekilde uzaktan, yakından desteğini hiç esirgemeyen, hatta belki de tüm saçmalıklarımıza rağmen bizi alttan alıp elimizden tutan tüm kalplere ne kadar teşekkür etsek az belki de. Onlar iyi ki var!
Bir süre izninizi isteyerek bencil olacağız gibi gözüküyor. Çünkü şu süreçte anladığım kadarıyla biraz da bencil olmak zorundayız. Kendi kabuğumuza çekilmek istemek, kararsız kalmak ve o an canımız ne istiyorsa onu yapmak gibi. Ama merak etmeyin her şey olmasa da en azından elbet bir şeyler zamanla geçecek ve iyileşecek.
Bu gece benim bir dileğim var ve belki de bu gecenin benim için olan özelliği döktürdü bu kadar içimi. Ama bugün hıdırellez. Hep beraber dileklerimizi tutup dualarımızı ederken onları unutmayalım. Sizlerden ricam hep beraber kayıp ve hala bulunamamış tüm canlarımızın en yakın zamanda bulunabilmesi için dileyelim dileklerimizi. Sizleri çok seviyorum hayat umarım en yakın zamanda çiçek açar hepimiz için.
Kaybettiğimiz Canlarımız, sevdiklerimiz ışıklar içinde uyusun ve mekanları cennet olsun…