MEHDİ GELDİ !

Yorum · 349 Görüntülenme · Okuma Süresi: 3 dakika

“Evet, Yahya Kemal’in söylediği gibi “çok seneler geçti, dönen yok seferinden.” Seferinden dönen yok ama beklenen biri var: Mehdi.

                Mehdi’yi Beklerken kitabı, üç günde su gibi aktı. İçten, samimi bir dille yazılan bu seyahatname tadında eser; yazarın rehber eşliğinde yaptığı gezide daha önce İran hakkında okuduklarını gözlemleriyle eşleştirerek anlatıyor.

            Yazar, seyahat boyunca tanıştığı insanlar hakkında da bilgi veriyor. Dinlediği hikayeler arasında ise onu en çok etkileyen hikaye  gezi boyunca eşlik eden rehberin hikayesi olmuş. Rehber ve ailesinin yaşadığı zulme duyduğu üzüntüyü anlatmadan geçemiyor. Rehber ile yaptıkları derin sohbet eşliğinde rakı içemediği için ise çok üzgün. Yine coğrafya  kader olarak karşımıza çıkıyor. Rehberin babası İran hükümeti tarafından hapse atılmış. Gezinin son günü ise babanın ölüm haberini alıyorlar.

            Hüzünlü konuşmalar ile bitse de Nedim Gürsel “umut”dan vazgeçmiyor. Sabrımız az kalsa da umudun her zaman olduğunu ifade ediyor.

            Nedim Gürsel Mehdi’yi Beklerken kitabını şu cümleler ile bitiyor:

           “Evet, Yahya Kemal’in söylediği gibi “çok seneler geçti, dönen yok seferinden.” Seferinden dönen yok ama beklenen biri var: Mehdi. Şii inancına göre ölmeyip de kaybolan on ikinci İmam gizlendiği yerden çıkıp eşitlik getirecek dünyamıza. Yoksulun karnını doyuracak, hastaları iyileştirecek, günümüz firavunlarından, zalimlerden hesap soracak. Her geçen gün biraz daha özlediğimiz adaleti bahşedecek insanlığa. Mehdi bir gün mutlaka gelecek, hoş gelip sefalar getirecek. Artık zuhur et Mehdi, fazla sabrımız kalmadı!” derken sonunda İran’a Mehdi geldi! Mehdi’nin gelişi ile İran kadınları “özgürlük” için ayaklandı.

           Pandemi öncesinde dünyanın birçok noktası İran gibiydi. Pandemi ile evlere kapanmak zorunda olan insanlar sokaklardan ayrıldı. Yalnız, Amerika’da ırkçılık karşıtı ayaklanmalar pandemi sürecinde de devam etmişti ama Amerika’nın para üzerine kurulu yetersiz sağlık hizmetlerinden dolayı insanlar evlerine kapanmak zorunda kaldı ve ayaklanmalar durdu. Pandemi geçti, insanların normale dönüşü ile bastırılan ve sadece sosyal medya üzerinden gösterilen pasif direniş hareketleri İran’da başlayan ayaklanma ile yeniden gündeme geldi. Baskıcı Ortadoğu rejimleri ve kadın hareketi için yeni bir dönem başladı dersem abartmış olmam diye düşünüyorum.

          “Ortadoğu’da Kadın Olmak” konusunda konuşurken kadın olmanın o coğrafyada daha zor olduğu, çöl sıcağında zoraki giyilen, baskı içeren kıyafetler içinde nasıl durdukları, evlerinde eril zihniyet karşısında ki “zorunlulukları, görevleri”, sosyal hayatta “ötekileştirilen”, alt sınıf muamele görmeleri gibi konular konuşulurdu.

        Ülkemizden İran coğrafyasına giden her insanın döndüğünde “İran nasıl bir ülke?” sorusu karşısında mutlaka değindiği konulardan biri de “İran’da kadın olmak” olmuştur. İran’da kadın olmanın diğer Ortadoğu  ülkelerinden çok da farklı görünmese de artık İran kadını daha farklı bir yerde. Bu tarihten sonra İran ve feminist tarihinde değişmeler oldu. Bu direniş amacına ulaşırsa Ortadoğu’da yer alan ama farklı bir İran’dan söz edeceğiz.  

            Bu elzem direniş diğer ülkeler içinde örnek olup değişimi zorunlu kılacaktır diye düşünüyorum. Çünkü İran kadını dayatmaya, zorbalığa, ahlak, namus adı altında yapılan tacize nihayet karşı geldi.

           Kitabı okumaya başlamam ile İran’da isyan ve eylemlerin başlaması bir oldu. Bir kez daha anladım ki hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Ağırlıklı olarak sosyal medyadan takip ettiğimiz direniş ve bağımsız olma eylemlerinde kadınların diktatör, eril rejimlerin baskı ile taktırdığı başörtülerini yaktıklarını gördüm. Tabi ki başörtünün yakılması, bir metafor; aslında eril ve baskıcı rejimi yıkmak ve kendi beden, düşünce özgürlüğüne kavuşma isteğini ifade eden bir sembol. İran kadınları diğer ülke kadınlarından eylemlerine destek çağrısında bulundu. Sosyal medya üzerinden çığ gibi yayılan bu istek karşılık buldu. Özgürce çalışmak, giyinmek, hapse atılmamak, öldürülmemek ve yaşamak için İran’dan ayrılan vatandaşlar ağırlıklı olarak İran dışında da  destek eylemleri başladı. Yürüyüşlerin ve basın açıklamaların yapıldığı eylemler bana gelecekten bir sahne gibi geldi. Çünkü; yıllardır -asırlardır dersem bu yanlış olmaz- beklediğimiz (kadınlar, eşcinseller, düşünenler) başkaldırı sonunda gerçekleşti. Bu tarihi anlara uzaktan da olsa şahit olsam da ilk defa bir eylem izlerken kaygı hissetmedim aksine büyük bir gururla izledim. Eminim benim gibi düşünen birçok kişi için umut oldu. 

Yorum